Merhaba,

2 Aylık süre bu sefer sanırım daha hızlı geçti. Zaman akışı ile ilgili galaktik boyutta bir değişiklik olmadığına göre bana öyle gelmiş olması daha mantıklı tabii… Bu yazımda yine iki konu üzerine yoğunlaşacağım; ilki, herkesin zaman zaman eksikliğini hissettiğine inandığım “prova etiği” ikincisi ise birçok müzisyen ve müzisyen adayının sıklıkla karşılaşabildiği sahne korkusu. Sözü dolandırmadan başlayayım o zaman.

Prova Etiği Nedir?

Belirli bir süre enstrümanı ile haşır neşir olan müzisyenler, genelde çalışmalarına kurdukları veya dahil oldukları gruplar ile devam ederler. Bu yolu izlemiş olanlarımız bilirler mutlaka; stüdyolarda ortaya çıkan o ilk keşmekeş seslerden, uyumlu ve kulağa hoş gelen armonilere geçilen zamanı. İşte bu provalar esnasında teknik ve sosyal olarak dikkat etmemiz gereken, yazılı olmayan kurallar vardır. Buna kısaca prova etiği diyoruz. O zaman geniş geniş içeriğini görelim bu etiğin;

Dinlemek

Provalarımız esnasında, sadece kendi enstrümanımızı dinlemeye takılıp kalırsak, beraber müzik yapmaya çalıştığımız arkadaşlarımızdan iyice kopar ve oluşturdukları müziğe katılım sağlayamayız. İyi bir müzisyen, kendi partisyonuna hâkim olduğu kadar, grup ile oluşturulan müziğe kendisinin ve arkadaşlarının neler kattığına da hâkim olmalıdır. Bunun tek yolu ortaya çıkan müziği çok iyi takip etmek ve dinlemekten geçer. Kimse hatalı ve uyumsuz bir müzikten haz almayacağı için, herkesin ortaya çıkan müziği dinlediği bir grup, kısa zamanda güzel müzik üretmeye başlayacaktır.

Gürültü Yapmamak

Mutlaka denk gelmişsinizdir, prova öncesinde ve esnasında, parça aralarında enstrümanı ile oynayarak sürekli ses çıkaran kimselere. Müzisyen enstrümanı ile konuşur o nedenle, bu davranış içerisindeki müzisyenler sürekli boş konuşan, ne dediğinin farkında olmayan kişilere benzerler.
Müziğin öncesinde ve sonrasında mutlak sessizlik vardır. Bu yüzden sadece partisyonlarımız olan ve çalmamız gereken yerlerde enstrümanımızdan ses çıkarmamız en doğrusu olacaktır. Ayrıca birbirine karışan, herkesin ayrı telden çıkardığı sesler, çalışmanın kalitesini fazlasıyla düşürecek ve prova sonrasında oldukça zor geçecek bir baş ağrısı verecektir.

Saygılı Olmak

Ortak yapılan işlerde sıklıkla karşılaşılan sorunlardan biri de egoist davranışlardır. Fikir ortaya koymak her zaman önemlidir ancak, bir grup çalışmasında amaç fikirleri alt etmek değil geliştirmektir. O Nedenle tüm grup arkadaşlarımıza saygı ile yaklaşmalı, anlattıklarını iyi dinlemeli ve anlamaya çalışmalıyız. Yine, bir konuşma esnasında enstrüman ile oynayıp ses çıkarmak hem karşımızdakilere hem de mesleğimize büyük bir saygısızlıktır.

Stüdyo Cihazları

Prova esnasında kullandığımız enstrüman ve cihazları, en iyi ses kalitesini alabileceğimiz ayar ve yükseklikte kullanmak çok önemlidir. Özellikle vokallerin seslerini iyi duyamadıklarından şikâyet ettiği durumlar, amfi kullanan diğer müzik aletlerinin
çok açılması nedeniyle gerçekleşir. İyi bir grupta herkes en az kendini duyduğu kadar diğerlerini de net ve rahat duymalıdır. Aksi bir durumda ortaya güzel müzik koyabilmek olası değildir.

Çalışmak

Kime sorsanız, size tembelliğin ne kadar kötü olduğundan dem vuracaktır. Ancak birçok ortalama ve altı grubun provasını izlediğinizde, bir iki tane “zayıf halka” görürsünüz. Bu müzisyenler, parçaları ve partisyonları çalışmadan stüdyoya gelenlerdir. Birlikte yola çıkılan bu işte herkese düşen görev çalışmaktır. Bir grup, içerisindeki en tembel müzisyen hızında ilerler. Ne kadar yetenekli olursa olsun, hiç kimse müzik sektöründe çalışmadan yükselemez

Sonuç olarak, doğru ve faydalı provanın sırrı bu beş maddede yatıyor. Bu konuyu reklam bir sloganı ile bitireyim; “Deneyin, farkı göreceksiniz!”

* * *

İkinci konumuz en ait olduğumuzu hissedeceğimiz yere karşı olan korkumuzla ilgili.

Sahne Korkusu

Sahne korkusu da sahne fikri gibi tarih öncesi zamanlara kadar uzanır. Vücudumuzun savunma sistemlerinin, bizim için önemli olan “sahnede olma” durumuna karşı devreye girmesinden kaynaklanır. Aslında vücudumuzun buradaki amacı bizi hazırlamaktır ancak, sosyal bir takım olgular ve daha önceden getirdiğimiz korkularımız ile birleştiğinde sanki hiç geçmeyecekmiş ve her şey çok kötü olacakmış hissine dönüşür. Peki, nasıl kurtulabiliriz bu hissiyattan?

Kabullenme

Korkuyu kabul etmek her zaman en doğru başlangıç şekli olacaktır. Kabul ederek stresin üzerine gitmek ve olabilecek en kötü durum nedir diye düşünmek mantıklıdır. Ne kadar kötü olabilir? Telimiz kopsa? Yanlış çalsak? Partisyonu unutsak? Hatalı yerde girsek?
Dürüst olmak gerekirse, seyirci çoğu zaman bunlar olduğunda anlamayacaktır bile. Sonuçta, oraya gelen insanlar güzel z

Çalışmak

Hayır, yanlış başlık değil; çalışmak sizi korkularınızdan arındırır. Nasıl mı? Yeteri kadar çalıştığınız artık otomatik hale gelmiş ve partisyonlarınızı refleks şeklinde çalıyor olursunuz. Bunun faydalarından bir tanesi de, enstrümanınız dışında sahnenin tadını çıkarmanızı sağlamasıdır. Çevrenize bakar, daha ilgili olur, yer değiştirir ve bol bol izleyici ile göz temasına girerseniz “sahnesi çok iyi!” şeklinde bir eleştiri alırsınız. Sonuçta çalacağınız şeyi çok iyi bilirseniz, sahne korkusu, sahne coşkusuna dönüşecektir. Artık sahneye çıkmaktan değil, sahneden inmekten korkmaya başlarsınız ki bu dergide yazan tüm arkadaşlarım bu korkudan muzdariptir.

Nasıl Görünüyorum?

Sahnede en iyi göründüğünüz an en kendiniz gibi ve rahat olduğunuz andır. Bunun yanında, evinizde veya stüdyonuzda bir boy aynası bulundurmak her zaman iyi bir çözüm olabilir. Seyirci hareket sever ancak abartıdan hoşlanmaz. İnce çizgiyi yakalamak önemlidir. Ayna karşısında, sahnedeki dik ve düzgün duruşunuzu, parçalarda hissettiğiniz salınmayı çalışabilirsiniz.

İletişim

Seyirci iletişimi sandığımız kadar müzik vasıtası ile olmaz, hareketlerimiz, bazen de sözlerimiz (bir mikrofona sahipsek) değişiklik yaratabilir. Ancak unutmamamız gereken bir nokta var ki; izleyicinin dikkat oranı Söz %8 Ses %37 Beden %55 şeklindedir. Bu nedenle vücut dilimizi iyi bilmemiz ve uygulamamız gerekmektedir. Bütün bunları düşünürken sahne korkusu uçar gider, aklınıza bile gelmez.

Tek yapmamız gereken sahnede olduğumuzu unutmamak ve herkese adil dikkat göstermektir. Seyirci içerisinde gördüğünüz tanıdıklarınız da buna dahil. “Abi n’aber ya?” veya “Ooo kuziş, hoş geldin!” şeklindeki odaklanmış sözler antipatik olacak ve sahnede sıkıntı yaratacaktır.

Cesaret

Sahne için ihtiyacınız olan cesareti daha önce göstermiştiniz zaten. O günü hatırlayın; ilk enstrümanınızı alıp, çalmayı denemeye başladığınız zamanı. Böylece, “Sahne Korkusu”nun aslında “Sahne Heyecanı” olduğunu görebilirsiniz. Sahne heyecanı ise bir müzisyen için asla kaybedilmemesi gereken bir heyecandır.

Sonuç olarak heyecan iyidir ama korkuya dönüşmesine izin vermememiz gerekir. Ancak ne olursa olsun, bir kez sahnede olduktan sonra o korkuyu bile özleyen insana müzisyen denir…

Müziğe ve enstrümanınıza olan aşkınızın hiç bitmemesi dileğiyle…

ETKİNLİK

Bas Gitar Nasıl Çalınmaz?

“Bazen neleri yapacağımızdan çok neleri yapmayacağımız daha önemlidir.”

Tarih: 31 Temmuz – Cumartesi
Saat: 19:00
Mekân: Bas Fakültesi/ Stüdyo Fanus
Adres: Şahkulu Nakkaş Çk. 10/3 Tünel / Beyoğlu
Rezervasyon ile ÜCRETSİZ
iletisim@basfakultesi.com