Merhaba,

Bu sayıda biraz enstrümanımızın tarihi ve geçmişi ile ilgili yazmak istedim. Neden ve nasıl dünyaya geldiğini bildiğimizde, değerini daha da iyi anlayabileceğimizi düşünüyorum açıkçası…

Basın Kısa Tarihi

1930’lar

Fotoğraftaki adamı tanıyan var mı? Paul Tutmarc; bir müzisyen ve bir mucit. Kendisi modern elektrikli basgitarın en büyük öncüsü sayılabilir. Çoğunlukla adı pek hatırlanmayan Tutmarc, 30’ların başında ilk yatay çalınan perdeli elektrikli basgitarı üreten kişidir. Kendi firması Audiovox 1935 yılında ilk modern elektrikli bas “Model 736 Bass Fiddle”ı piyasaya sürdüğünde piyasa şartları nedeniyle çok fazla talep olmamıştı.

1940’lar

Paul Tutmarc ve oğlu Bud, bu kez şanslarını daha geniş üretimle denemeye karar verdiler. L.D. Heater Co. İle birlikte “Serenader” adındaki modellerini çıkarttılar ancak yine talep bekledikleri gibi olmadı ve üretimi durdurmak zorunda kaldılar.

1950’ler

50’li yılların hemen başında Leo Fender, çalışanı olan George Fullerton’un da yardımıyla Fender Precision Bass’ı üretti ve üretim bandında seri üretilen ilk modern basgitar olmasını sağladı. Gelişen müzik ve akustik çalgıların geniş kapsamlı konserlerde yeterli gelemiyor olmasının sebebiyle de bu elektrikli basgitar son derece ilgi gördü ve o günden bu yana grupların ve müzik topluluklarının vazgeçilmezi halini aldı. Aşağıda Fender’in 60 yılına ait bir patent örneğini görmek mümkün.

Basgitarın, o dönem bu denli tutmasındaki en büyük etkenler, rahatlıkla bir gitarist tarafından çalınabiliyor olması, ne kadar sesi açılsa da feedback yapmaması (ki mikrofonlanan kontrbaslar her zaman sıkıntı yaratmıştı), rahat taşınabilmesi olmuştu.

İlk olarak Bas Gitarı sahnede kullanan Monk Montgomery’dir. Onu takip eden, Shifty Henry, Roy Johnson ve Bill Black’tir.

Tabii ki, birkaç enstrüman firması bu işe dalmayı gözüne kestirmişti, özellikle Gibson, 53,58 ve 59 yıllarında çıkardığı modelleriyle kendine piyasada iyi bir yer edindi. Nispeten dengesi zor olan çift cutawayli modelleri günümüzde birçok basgitarist tarafından halen sevilmekte ve kullanılmaktadır.

1960’lar

Özellikle rock ve türevi olan müzik türlerinin yükselişi ve amplifikasyona duyulan ihtiyacın iyice artması sonucunda, basa olan ilgi iyice yükseldi. Yine bu dönemde Fender’in piyasaya iyice hükmetmesi, özellikle Jazz Bass ve Mustang serisini dünyaya kabul ettirmiş olması sonucunda, 60’ların sonuna kadar basgitar “Fender Bass” olarak anılmıştır.

1970’ler

Fender’in hükmü, yerini yavaş yavaş diğer markaların geliştirmelerine bırakmaya başladı. Özellikle Tom Walker, Forrest White ve Leo Fender’in (evet yine) beraber kurdukları Music Man firması ile StingRay adındaki ilk aktif devreli basgitarı üretmeleri ve tekli manyetiklerin (single coil) karşısına humbucker dizaynlarının çıkması bu dönemin en önemli olaylarındandır. Yine “butik” olarak adlandırılabilecek basgitar modellerinin (özellikle Alembic tarafından) yine bu döneme rastlar.

1980’ler

Gelişen teknoloji, materyal işleme teknikleri ve hızlı değişen moda ile beraber, türlü şekillerde ve farklı malzemelerde basgitarlar üretilmeye başlandı. Örnek olarak Steinberger üretimi olan Headless Bass (kafa kısmı olmayan basgitar) ve yine Steinberger’in çeşitli üretimlerinde kullandığı grafit saplar sayılabilir. İlk akustik basgitarların çıkışı yine bu döneme rastlar.

1990’lar

Entegre devre teknolojisinin iyice gelişerek, transiztör sistemlerinin, lambalı amfilerin yerini alması ve konserlerde çok daha yüksek ses gücünün kullanılıyor olması amfi ve amfiöncesi modelleme (preamp) sistemlerini geliştirdi. Bir çok firma, basgitarlarını bu preamp devreleri ile donatarak, daha güçlü ve önceden ayarlanmış sesler sunmayı başardılar. Bu dönemde özellikle basgitaristler arasında, asla kesin olarak sonuçlanmayacak olan Aktif-Pasif tartışması iyice güçlendi. Yine ağırlıklı olarak değişen rock ve popüler müzik türlerinde daha dijital sesler güç kazanmaya başladıkça, aktif devreler daha güçlü olmaya başladı.

Bu dönemlerde her türlü malzemeden basgitarlar denendi, luthierlik ve bu enstrümanlara ulaşım iyice kolaylaştı. Artık müzik dünyası da endüstri ateşinde yanmaya başlamıştı.

2000’ler

2000li yıllar içerisinde çevremizdeki her türlü cihazın manyetik alanlar oluşturması ve parazitlere neden olması nedeniyle, humbucker manyetiklerin (ki bu manyetikler ile ilgili daha önceki sayılarımızda konuşmuştuk) yükselmesini ve çok daha fazla talep görmesini izledik. Bununla beraber özellikle lazer kesim teknolojileri ve materyal bilimindeki ilerlemeler sayesinde çok farklı malzemelerden yine ağaç kalitesinde sesler almak mümkün olmaya başladı. Özellikle polimerler ve akrilik hem gövde yapımında hem de sap stabilitesini güçlendirmek için kullanılan malzemelerden bazıları.

Hatta bu malzemeler ile ilgili en yakından deneyimi olan kişilerden biri olarak, kullandığım özel üretim polimer temelli basgitarımı örnek gösterebilirim. Ses ve davranış olarak Alder gövdeli bir basgitar ile yaklaşık olarak aynı frekansları güçlendiren ve yekpare homojen gövdesi sayesinde sesi çok daha uzun tutma özelliğini birinci elden size aktarabilirim. Gözeneksiz homojen malzemenin iki türlü sıkıntısı olabiliyor ancak, ilki, lifli bir doku olmadığı için esnekliği nispeten az ve çizilmelere dayanıksız, ikincisi ise 10 kiloya yaklaşan ağırlığı. Kısacası kullanmak için güçlü ve dikkatli olmak gerekiyor. İtiraf ediyorum, ilk kullandığım sahnemde ani bir dönüşümle beni sahneden aşağı alıyordu!

Gelecekte

Bugünden yarını kestirmek zorlaşmış olsa da teknoloji dünyasında, akustik enstrümanlar ile işlemci gücü yüksek modelleme sistemlerinin iyice iç içe geçmesini beklemek hata olmaz. Yeni çıkan akustik/elektrik çeviriciler, ileri piezzomekanik titreşim algılayıcılar ve yine oldukça yeni bir buluş olan infrared manyetikler hayatımızı bir yandan kolaylaştırırken diğer yandan da seçenekleri arttırarak kararsızlaşmamıza sebep olacak gibi görünüyor.

Basgitar akrabalarına göre baktığımızda ailenin en genç üyesi ve gerek model ve imalatı, gerekse çalma teknikleri açısından daha çok uzun bir yolu olduğu aşikar. Biz basçılara düşen görev ise, enstrümanımızı en iyi şekilde öğrenerek gelişmesine katkı sağlayabilmek sanırım.

Bas Fakültesi Yılın Basçısı Ödülü Oya Erkaya’nın oldu!

Bas Fakültesi öğrencilerinin, dergimiz okurlarının ve internet üyelerinin oylaması sonucu Oya Erkaya 2010 yılının basgitaristi seçilmiştir. Kendisini tebrik ederken, katılan ve bize önerileri ile yardımcı olan tüm okurlarımıza teşekkür ediyoruz.

DUYURU:

Mayıs ve Haziran aylarında yapılacak olan Bas Fakültesi Sahne ve Müzik Fiziği Seminerleri’nin tarihlerini www.basfakultesi.com adresinden takip edebilir, katılmak istediklerinize rezervasyon yaptırabilirsiniz. Seminerlerimiz tüm Drum’n Bass Magazine okuyucularına ücretsizdir.